Haydarpaşa kazı alanında düzenlenen toplantıya katılan arkeolog Hüseyin Yıldırım, kazı alanının Devlet Demiryollarına ait Haydarpaşa Gar Sitesi olarak adlandırıldığını söyledi. Bölgenin sit alanı ilan edildiğini kaydeden Yıldırım, bölgenin raylarının hızlı raylı sisteme uygun hale getirilmesi için kazı çalışmalarına başlandığını söyledi. Yıldırım, 2018 yılının Haziran ayında başlayan kazılarda arkeolojik kalıntılarla karşılaştığını belirterek, şöyle konuştu: “Yaklaşık 6 yıldır bölgede kazı yapıyoruz ve bu süre zarfında Haydarpaşa kazı alanında bulduğumuz her kalıntıyla büyük sürprizlerle karşılaşıyoruz. İstanbul’un ve Kadıköy’ün tarihine dair çok önemli bilgiler içeriyor.” “Bilgilerimizi sürekli güncel tutmaya çalışıyoruz. Tüm bu gelişmeleri sizlerle paylaşmaktan onur duyuyoruz.” dedi.
Çalışmaların tarih öncesi döneme dayandığını vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Haydarpaşa bölgesindeki ilk tren istasyonu 1872 yılında yapıldı. Bölgedeki kazıların geçmişi istasyonun yapıldığı yıllara kadar uzanıyor. Ancak bunlar modern anlamda kazı değil, bunlar bir dizi girişim. 19. yüzyılın kültürel atmosferinde ortaya çıkmış ve daha çok zorunluluktan dolayı yapılmıştır. Mesela bazı kazılar devam etmektedir. Kazı alanına baktığımızda asıl göreceğimiz şey, yaptığımız kazıların tamamıdır. Aynı doğrultuda bunlar daha önce yapılan kazılardır. Şu anda arkeoloji biliminin kriterlerine göre kazılarımızı yürütmekteyiz. Müzemizin 1890 yılı envanter kayıtlarında da bazı bilgiler bulunmaktadır. İskeletler ve mezar stelleri bulunarak Yunan Metropolitan Müzesi’ne teslim edildi ancak bunlar hep buluntu olarak kayıtlara geçiyor ve başka bir işlem yapılmadığını da görüyoruz. “Şimdi o gün ortaya çıkmayan bilgileri toplamaya ve düzenlemeye çalışıyoruz. “
Hüseyin Yıldırım, bölgede daha önce yapılan kazılarda bulunan eserlerin hukuka aykırı olarak kaldırılmasına ilişkin hem eski başbakanlık Osmanlı arşivlerini hem de kendi arşivlerini taradığını, böyle bir bilgiye rastlamadığını belirterek, müzelerde Haydarpaşa Eserlerine ait bir kayıt bulunmadığını belirtti. Almanyada.
“Erken Bizans dönemine ait kalıntılarla karşılaştık”
Uzun yıllardır devam eden demiryolu ulaşım sisteminin bölgenin korunmasında önemli rol oynadığını belirten Yıldırım, şöyle konuştu:
“Kazılarda çoğunlukla erken Bizans dönemine ait kalıntılara rastladık. Burada görülen yapılar arasında bir hamam kompleksi de var. Aslında bu yapılar, uzun deniz yolculuklarından sonra en büyük ihtiyaçlardan biri de kuşkusuz. Çalışmamızda bir de kaplıca kompleksi var. Bu anlamda bölge, kaplıcaları, kiliseleri ve kamu binalarıyla bir liman alanı hüviyetinde. Bu bölgeyi “Kalkedon Antik Kenti’nin Batı Limanı” olarak tanımlıyoruz. Bunlardan ilki girişte bulunan ve o zamanlar gemilerin bugün Söğütlüçeşme Garı olarak bilinen bölgeye ulaşabildiği Kurbağalıdere yani çok geniş bir alan ve burası da oradaki en büyük liman, diğeri ise bulunduğumuz bölge. Bölgenin en büyük iki limanından birinin kazılarına katıldığımız için bu anlamda çok önemli. “Mutluyuz ve umarım bir gün diğer limanı da kazma fırsatımız olur.”
Yıldırım, bölgedeki ilk istasyon binasının 1872, ikincisinin ise 1890 yılında inşa edildiğine dikkat çekerek, şöyle konuştu: “İkinci istasyon binasının yapılmasına karar verildiğinde alanın yetersiz olduğu anlaşıldı. Bölgenin o dönemdeki alanı Haydarpaşa Garı büyüklüğündeki bir istasyonu taşıyabilecek durumda değildi. “Toprağın killi ve yumuşak olması bunu neredeyse imkansız kılıyor. Bu nedenle denizin doldurulmasına karar verilir. Şu anda bölgede Haydarpaşa tren istasyonuna kadar 750-800 metrelik dolgu alanı var.” değerlendirmesini yaptı.
“BÖLGEDE KÜLTÜREL SÜREKLİLİK VAR”
Kazı yaptıkları bölgenin Kalkedon’un etekleri olduğunu vurgulayan Yıldırım, Kalkedon’un ana alanının Moda civarında olduğunu, burada Apollon tapınağı, agora ve antik tiyatronun bulunduğuna kanaat getirdiklerine dikkat çekti. bölgesel bölge.
Arkeolog Yıldırım, bölgede 1500 yıllık erken Bizans dönemine ait bir yol bulunduğunu bildiklerine dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Şu anda naturist alışveriş merkezinin arkasında bir kazı daha yürütüyoruz ve yolun devamını bulduk. Bu bölgede iki yanında dükkânların yer aldığı bu cadde bir anlamda “Çarşı geleneğinin devamı olarak da anlaşılabilir. Bu anlamda bölgede kültürel devamlılığın devamlılığı söz konusudur.” dedi.
Kazı alanındaki önemli yapılardan birinin Santa Bassa Kilisesi olduğunu kaydeden Yıldırım, kiliseye adını veren Santa Bassa’nın geç pagan Roma döneminde Hıristiyanlığı kabul eden biri olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
“Bu nedenle Bassa büyük bir zulme maruz kaldı ve sonunda Apollon onuruna yapılan kutlamalar sırasında diri diri yakıldı. Roma Hıristiyanlığa geçince bu bölgede onun adına bir kilise inşa ettiler ve bu yapıya ‘Santa Bassa Kilisesi’ adı verildi. Daha sonra kilise ciddi hasar gördü ancak kalan kalıntılardan kilisenin büyüklüğüne dair ipuçları bulmak mümkün. O zamanlar ülkenin veya dinin iyiliği için ölmek kutsal bir eylemdi ve bu yüzden öldünüz. Kilisede bir hipogeum yani tonozlu bir yeraltı mezarı var. Burada üst üste birçok ölünün gömüldüğünü görüyoruz.
KİLOMETRELERCE UZUN TÜNELLER
Hüseyin Yıldırım, bölgede tarih öncesi döneme ek olarak 2. Dünya Savaşı sırasında Alman lider Hitler’in Trakya’ya ilerlemesi sonrasında inşa edilen bir sığınağın da bulunduğunu söyledi.
Gelişmelere karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin aldığı tedbirlerin ardından sığınağın inşa edildiğini vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu: “Olaylar karşısında askerler Trakya sınırına yığılıyor. Bölgede askerlerin askeri bölgeden yani Selimiye kışlasından Haydarpaşa tren istasyonuna nakli de korunmalıdır.” Bu tüneller ve barınaklar hava saldırılarına maruz kalmamak için inşa ediliyor. Tünelin tek girişi bulunmaktadır. Üst katlardaki çökmeler tünelin geri kalanına ulaşmamızı engelliyor. Tünelin uzunluğu yaklaşık 370 metredir. “Hep birlikte tünellerin kilometrelerce uzunlukta olduğunu biliyoruz.” dedi.
Yıldırım, bulunan eserlerin envanterini çıkardığını, inşaatın tamamlanmasının ardından bölgede bir arkeopark oluşturularak buluntuların sergilenmesini istediğini söyledi.