
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Türk Kültürel Yol Festivali'nin onuncu durağı bu yıl Çanakkale. 30 Ağustos zafer gününün 103. yıldönümü ile başlayacak festival 7 Eylül'e kadar sürecek. Bu vesileyle, hem tarihi hem de kültürü birlikte sunan bu destansı şehre daha yakından bakalım. Benim için Çanakkale'nin yeri her zaman farklı. Askerlik hizmetimi burada yaptığım gerçeği, ben ve şehir arasında özel bir bağlantı kurmamı sağladı. Aslında Çanakkale'e “olumlu ayrımcılığa” ihtiyacım yok; Çünkü kültürel ve tarihsel zenginliği ile kendi içinde etkileyici bir şehir.
Tarih sahnesinde çanakkale
Eski zamanlara dayanan binlerce yıllık tarihi ile Çanakkale, sadece Türkiye'de değil, aynı zamanda dünyadaki en özel coğrafyalardan biridir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye Cumhuriyeti'nin oynadığı kritik rol ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli bu şehri tarih sayfalarına tek bir noktaya koyuyor. Örneğin, Gelibolu Yarımadası'nın tarihi milli parkı, her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği en önemli duraklardan biridir. 33 bin hektarlık bu alan 1973'te Milli Park ilan edildi ve Birleşmiş Milletler tarafından özel bir koruma alanı olarak tanındı. Savaşın gerçekleştiği siperlerde yürümek, kaleler, burçlar ve büyük toplar arasında zaman geçirmek için unutulmaz bir deneyimdir. 60.000'den fazla Türk askeri ile birlikte 150 binden fazla İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelanda askerinin anıtları var. Çanakkale Şehitleri Anıtı, Savaş Müzesi, 57. Mardidomio Piyade Alayı, Seyit Onbaşı Anıt, Ruings Bastione Mecidiye ve Kilitbahir Kalesi, Ziyaretçiler aynı zamanda.
Troy'un ayak izlerinde bir gezi
Çanakkale'nin sembollerinden biri şüphesiz antik Troy şehridir. Dünyanın en iyi bilinen savaşlarından biri olan bu antik şehir, 1998'de UNESCO Dünya Mirası Listesine daha yakından anlaşılmak isteyenler için dahil edildi, 2018'de açılan Truva Müzesi, paha biçilmez eserleri ile bir zorunluluktur. Antik şehirdeki kazılardan kaldırılan binlerce nesne günümüze mitolojiye getiriliyor. Çanakkale'nin merkezinde sergilenen büyük tahta Truva atı, şehrin ikonik sembollerinden biridir.
Bir halk şarkısı da var: Mirror Bazaar
Şehirdeki en iyi bilinen sembollerden biri çarşı aynasıdır. 1889'da Sultan II. Abdulhamid Krallığı sırasında İstanbul'da Mısır pazarını alarak inşa edilen bu tarihi çarşı, bugün 57 mağaza ile yerel ürünlerin, el sanatlarının ve hediyelik eşyaların satıldığı bir yaşam merkezidir. Ayrıca kırmızı taş duvarlar, kemerli kurşunlar ve kucaklaşan motiflerle de ziyaret etmeye değer. Aynali Bazaar'ı ziyaret ederken, kaçınılmaz olarak “Çanakkale'deki Ayli Çarşısı” dizeleriyle akla geliyor. Bu çarşı sadece ticaretin değil, aynı zamanda şehrin anısının da önemli bir parçasıdır.
Şehrin buluşma noktaları
Çanakkale'nin merkezinde saat kulesi, 1897 ii. Abdulhamid Krallığı sırasında inşa edildi. 5 -Storey yapısını, koni tasarımını ve Tuağaya'yı osmanlı izlerinin kapısına günümüze kadar getirin. Şehrin bir başka buluşma noktası Kordon. Troy Horse tarafından da bulunan bu sahil, Dardanelle'nin taze rüzgarı ile ulusal ve yabancı ziyaretçiler tarafından sıkça görülüyor. Sonuç olarak, Çanakkale; Şehitler, antik şehirler ve çarşı ile özdeşleştirilen popüler şarkılar, doğa ve lezzetler sadece bir Noel yolu değil, tekrar tekrar deneyimlenmesi gereken bir şehir. Festival vesilesiyle, buraya düşenler tarih ve kültürü birlikte deneyimleme fırsatına sahip olacaklar. Çünkü Çanakkale, geçmiş ve şimdiki insanları derinden etkileyen bir destansı bir şehirdir …
Ne yemeli?
Çanakkale'nin mutfağı bir keşiftir. Ezine peyniri kahvaltı masaları için gereklidir. Deniz kıyısındaki taze balık masaları, domates reçeli ve zeytinyağı yemekleri tadı olmalıdır. Köy pazarlarında bulabileceğiniz zeytinyağı ve organik ürünler, şehri evinize taşımanın en güzel yollarından biridir.
Doğa ile Entegre etmek
Çanakkale, insanları sadece tarihi ile değil, doğası ile de saran bir şehirdir. Kaz Dağları'nın temiz havası neredeyse bir şifa kaynağıdır. Assos Stone sokakları, Bozcaada'nın evleri ve Gökçada'nın bakire koyları Ege'nin en güzel güzelliğini de sunuyor.