Dünyanın en kozmopolit şehri – Turizm Haberleri

Birleşik Krallık’ın başkenti Londra… Britanya Krallığı’nın dünyanın %40’ına hakim olması nedeniyle bir zamanlar “üzerinde güneş batmayan imparatorluğun başkenti” olarak anılan Londra, bugün 300’ün üzerinde insanın yaşadığı çok uluslu bir megalopolis haline geldi. farklı diller konuşulmaktadır. Avrupa’nın en çok göçmen ağırlayan şehri… Bazı sokaklarda yürürken kendinize şu soruyu sorarsınız: “Burası Hindistan mı, yanılıyor muyum?” Bu duyguyu yaşamamak çok zor. Veya sokakta yürürken: “Hangi dili konuşuyorlar?” Büyük olasılıkla düşünüyorsunuz. Ancak şehri güzel kılan da bu çeşitliliktir. Bu şehirde bir renk cümbüşü var. Bir tarafı asil ve gururlu… Diğer tarafı ise her dil ve ırktan insanlığa ev sahipliği yapan dünya başkentlerinden biri… Dünyanın en kozmopolit şehirlerinden biri olan Londra’da en iyi mevsim, Eylül. ..

İHTİYATIYLA BÜYÜLEYİCİ
Şehre girer girmez neden daha önce gelmediğinizi merak edebilirsiniz. Sokakları ve mimarisi o kadar büyüleyici ki! Daha ilk adımdan itibaren ziyaretçilerini kendine çekiyor… Londra’daki ilk durağımız Buckingham Sarayı… Green Park metro durağında inip Green Park içinden kısa bir yürüyüşle saraya ulaşabilirsiniz. Görkemiyle büyüleyen bu yapı, kapalı kapıları ardında kim bilir ne sırlar saklıyor… 1894 yılında Thames Nehri üzerinde Londra’nın ilk köprüsü olarak inşa edilen Tower Bridge, şehrin sembol yapılarından biri. Londra turizminde önemli bir yer tutan bu köprü 283 metre uzunluğunda olup şehrin iki yakasını birbirine bağlamaktadır. Tower Bridge geri çekilebilir bir köprüdür. Eskiden buhar gücüyle çalışıyordu ama günümüzde elektrikle çalışıyor. Güvertedeki makine dairesi ziyaret edilebilir. Köprü açıldığında oradaysanız manzarayı izleyebileceğiniz camlı bir yürüyüş yolu da mevcut.

BİG BEN LİSESİ OLMALI
Daha önce İngiltere krallarının ikamet ettiği bir saray olan Westminster Sarayı’nın temelleri 1016 yılında atılmıştır. Ancak 1512 yılında çıkan büyük bir yangınla sarayın neredeyse tamamı yanınca, onarılarak saray olarak kullanılmaya başlanmıştır. parlamento binası. Daha sonra, 1834’te ikinci ve daha büyük bir yangın çıktığında, sarayın bugün ünlü Big Ben saat kulesini de içeren son versiyonu inşa edildi. UNESCO tarafından koruma altına alınan Gotik tarzdaki 1.000’den fazla odaya sahip bu devasa sarayı ziyaret edebilirsiniz. Binada Avam Kamarası, Lordlar Kamarası, Kraliçenin Soyunma Odası ve 900 yıllık Westminster Salonu gibi bölümler ziyaretçilerini bekliyor. Londra’nın ünlü saat kulesi Big Ben, şehrin bir diğer ikonik yapısı. Westminster Sarayı’nın içinde bulunan saat kulesi 98 metre yüksekliğindedir. Geçmişi 1834 yılına dayanan Big Ben, şehir turunuzda mutlaka görülmesi ve hatta fotoğraflanması gereken yerlerden biri olarak listenizde yer almalı.

KIRMIZI OTOBÜSLERLE ŞEHİR TURU
İkonik kırmızı çift katlı otobüsler için ayrı bir tartışma açılması gerekiyor. Yıllardır filmlerde, dizilerde, İngilizce eğitim kitaplarında ve sosyal medyada gördüğümüz bu otobüslere ilk bindiğinizde üst kata koşup ön koltuklara oturmanız kesinlikle normal bir davranış. Bazı otobüslerin turist otobüsüne binip para harcamanıza gerek kalmayacak şekilde güzergahları var. Örneğin 9 numara sizi müzelere ve saraylara, 22 numara sizi antikacılara, galerilere ve alışveriş duraklarına, 35 numara ise ünlü pazarlara götürüyor. 139 Numara sizi klasik bir Londra turuna çıkarıyor.

LONDRA GÖZLERİ!
Londra gezinize biraz eğlence katmak istiyorsanız ilk durağınız mutlaka London Eye olmalı. Dev bir dönme dolap olan London Eye, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunuyor. Dünyanın üçüncü büyük dönme dolabı olan London Eye sayesinde Thames Nehri ile bütünleşen muhteşem bir panoramayı gözlemleyebilirsiniz. Tekerleğin tam bir devrim yapması tam olarak 20 dakika sürer. Bu deneyim özellikle vertigo sorunu yaşamayanlar için unutulmaz olabilir.

13 MİLYONUN ÜZERİNDE ÇALIŞMA
Londra aynı zamanda bir sanat ve müzeler şehridir. Dünyanın en prestijli modern sanat müzelerinden biri olan Tate Modern, Picasso, Rothko, Dalí, Pollock ve Warhol gibi modern sanatçıların eserlerini görme şansı sunuyor. Dünyanın dört bir yanından modern sanatın en iyi eserlerinin sergilendiği bu sanat müzesi, ulusal ve uluslararası kaçırılmayacak pek çok esere ev sahipliği yapıyor. Müze ziyaretlerini sevsin sevmesin herkesi büyüleyecek mekanlardan biri olan British Museum, Londra gezilerinin vazgeçilmez bir parçası. Londra’nın Bloomsbury semtinde bulunan bu müze, küresel öneme sahiptir. İçeride 13 milyondan fazla sanat eseri sergileniyor.

DİKKAT, SİNCAP ORTAYA ÇIKABİLİR!
Londra’nın dörtte biri yeşilliklerle çevrilidir. Bu nedenle hemen hemen her mahallede yürüyebileceğiniz, nefes alabileceğiniz, şehrin stresinden uzaklaşabileceğiniz parklar, alanlar bulunuyor. S. James Park da onlardan biri… Muhteşem bitkilere ev sahipliği yapan bu parkta her an sevimli bir sincaba rastlayabilirsiniz. Hyde Park Londra’nın en büyük parkıdır. Dünya çapında büyük üne sahip olan bu park, 150 hektarlık bir alanı kapsıyor. Aynı zamanda birçok etkinliğin gerçekleştiği bir etkinlik alanı da olabilir. Özellikle sonbahar aylarında parka gelenleri romantik bir manzara bekliyor.

DÜNYANIN GÖZÜ BU KAREDE
Şehirde kutlamaların gözde adresi olan Trafalgar Meydanı aynı zamanda Londra’nın en büyük meydanıdır. Oldukça merkezi bir konumda yer alan meydan, şehir içi otobüs hatlarının ilk durağı, gece otobüslerinin ise kalkış durağıdır. Noel döneminde şehrin en büyük çam ağacı burada dikiliyor. Ve o gece dünyanın gözü bu meydandaki kutlamalara odaklandı. Londra’nın en büyük dini yapısı ve piskoposluk merkezi olan St. Paul Katedrali, şehre geldiğinizde mutlaka ziyaret etmeniz gereken duraklardan biri. Geçmişi 17. yüzyıla kadar uzanan katedral, yıllar boyunca kraliyet ailesi için önemli etkinliklere ev sahipliği yaptı. Özellikle Prens Charles ile Prenses Diana’nın düğünü sayesinde şöhreti tüm dünyaya yayıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir