Atatürk Üniversitesi Biyoçeşitlilik Bilim Müzesi Biyoçeşitlilik Araştırma ve Uygulama Merkezi kurucu müdürü taksonomist Prof. Dr. Levent Gültekin, Amerika Birleşik Devletleri Smithsonian Enstitüsü Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nden Dr. Sci. Alexander Konstantinov, Rusya Bilimler Akademisi Zooloji Enstitüsü Doktoru. Sci. Mark Volkovich ve Botanik Enstitüsü’nden Prof. Proje ekibinden Dr. Vladimir Dorofeev ve Doç. Dr., Iğdır Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü. Dr. Neslihan Gültekin, “TÜBİTAK-BİDEB 2221 Konuk Bilim İnsanı Destekleme Programı” kapsamında 25 gün önce Hakkari’den Bursa Uludağ’a kadar 41 noktada çalışmaya başladı.
Bu kapsamda Hakkari, Erzincan, Amasya, Bolu, Bilecik, Bursa, Afyonkarahisar, Çankırı’da araştırmalar yapan ekip, şu anda Erzurum’un Köprüköy kırsalında saha çalışmalarına devam ediyor. Biyoçeşitlilik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde mikroskopla alınan örnekleri inceliyorlar. Ekip, Erzurum’un ardından Karadeniz bölgesinde de çalışmalarına devam edecek ve saha çalışmalarını haziran ayı sonuna doğru tamamlayacak.
Profesör. Dr. Levent Gültekin, AA muhabirine, türlerin yayılışı, Türkiye’deki endemik türler ve bilim tarafından tespit edilemeyen yeni türler konusunda yabancı akademisyenlerle birlikte çalıştıklarını söyledi. Çalışma kapsamında misafir bilim adamlarının kınkanatlılar (böcekler) takımına ait bazı familyalar üzerinde araştırma yaptıklarını söyleyen Gültekin, şöyle konuştu: “Bitkinin üzerinde böceği tespit ettiğimizde botanikçi öğretmen bize onun hangi tür bitki olduğunu söylüyor. Türün doğadaki popülasyonuna zarar vermeden 5 ila 10 adet bireyi toplayıp mikroskop altında inceliyoruz.” “Onu inceleyip hangi tür olduğunu belirlememiz gerekiyor, bu yüzden doğadan örnekler alıyoruz.” Dedi.
Gültekin, Atatürk Üniversitesi’nde kurulan Biyoçeşitlilik Bilim Müzesi’nin doğa tarihi açısından ilk Türk müzesi olduğunu, ülkede henüz ulusal bir koleksiyon bulunmadığını, üniversitenin bu konuda öncü çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı’nın desteğiyle projenin hayata geçirildiğini belirten Gültekin, şöyle konuştu:
“Hem coğrafyamızdaki hem de diğer komşu ülkelerdeki türlerdeki biyoçeşitliliği geliştirmeye, bilimin kullanımına sunmaya ve uluslararası ortak doğal kaynakları tespit etmeye çalışıyoruz. ‘Bölgedeki nüfus durumu, tür varlığı ve herhangi bir tehdit var mı?’ Fauna ve flora ile ilgili inceleme ve genel araştırmalar yapıyoruz, örneğin 20 yıl önce keşfettiğimiz bu bitki (Stroganowia leventii Dorofeyev) dünyanın bu yerinde ancak bu bölgelerin baraj suları altında kalması durumunda bulunabilecek. yarın bu türler yok olacak ve benzer durumlar yaşanabilecektir. “İnsanların bu konuda bilinç ve bilgi düzeyinin artırılması, korunması gereken öncelikli alanların ve türlerin belirlenmesi, ÇED raporlarının uzman ve taksonomistler tarafından hazırlanıp raporlanması çok önemli. Bu sorunları biliyorum.”
Gültekin, şöyle konuştu: “Bu yıl Hakkari’den başladık, Bursa’dan Uludağ’a kadar 40 noktada araştırma yaptık ve şu anda bu çalışmalarda dikkat çeken noktalardan biri de antropojenik etki dediğimiz şey. İnsan kaynaklı etki nedeniyle doğa ve türler üzerinde ciddi baskılar oluşuyor. “Bu anlamda toplumun rahatlatılması gerekiyor.”
Dr. Konstantinov ayrıca biyoçeşitliliğin ilginç bir konu olduğunu ve bu alandaki mevcut genel bilginin yeterli olmadığını, bu yöndeki araştırmaların genişletilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğinin keşfedilmesine katkı sağlamak amacıyla geldiklerini belirten Konstantinov, şöyle konuştu: “Bu özel habitatta çok sayıda yaprak böceği bulduk ve bunların konukçu bitkilerini tespit ettik. Örnekleri topladıktan sonra bunları Merkez’de mikroskopla inceleyip teşhis edeceğiz. Biyoçeşitlilik Merkezi laboratuvarında araştırma yapılması ve bunların Biyoçeşitlilik Müzesi koleksiyonlarına dahil edilmesi.” dedi.
Özellikle tarım ürünlerine zarar veren böcek türlerinin tespitine odaklandıklarını kaydeden Konstantinov, sözlerini şöyle tamamladı:
“Türkiye’nin biyoçeşitlilik unsurlarının belirlenmesinde temel fikir ve hedefler, başta ekonomik açıdan önemli olan türler olmak üzere tüm bitki ve böceklerin neler olduğunu, nerelerde yayılışlarını ortaya çıkarmak, bunların öğrenilip öğretilmesidir. Bunların bir listesinin hazırlanması önemlidir. Türkiye’de yayılış gösteren böcek türleri.” “Teorik açıdan bakıldığında araştırma için örneklerin toplanması, koleksiyonların hazırlanması ve bunların tanımlanması çok sayıda araştırmacının katılımını gerektirmektedir ve bu araştırma uzun yıllar alacaktır.”